İngiliz ve İtalyanlar karma gruplar halinde tribünlere dizilmiş. Her yerden ayırt ediliyorlar. Bir Türk takımının Şampiyonlar Ligi Finali gibi bir organizasyonda rakip takımla aynı tribünde karışık halde oturmasının imkansız olacağı geliyor aklıma. Ancak bugün olay yok, herkes maçı izlemeye gelmiş. Liverpool ve Milan taraftarı, Final için özel olarak hazırlanmış atkılarını havaya kaldırmış, tezahürat ediyorlar. Heyecan ve stres hakim doğal olarak stadyuma.
İspanyol hakem Mejuto Gonzalez'in ilk düdüğü çalmasıyla Milanolular'ın çıldırırcasına bağırması arasında sadece bir dakikalık bir fark var. Duran top organizasyonunda Pirlo'nun içeri kestiği topa kaptan Maldini voleyi vuruyor ve Milan 1-0 öne geçiyor. Bir kaç dakika sonra Crespo'nun kafa vuruşunu Luis Garcia'nın çizgiden çevirmesi akın akın gelen Milan ataklarının sembolü sanki. Harry Kewell sakatlanıyor ve yerine Vladimir Smicer oyuna dahil oluyor, yine o dakikalarda Shevchenko'nun attığı gol ofsayt nedeniyle iptal oluyordu. Beklenen goller ardarda geldi; Kaka'nın aşırtma pasıyla buluşan Shevchenko pası Crespo'ya veriyor ve maç 2-0 oluyordu. Liverpool defansı dağılmıştı. Bir kaç dakika sonra Kaka yine öldürücü dribblingleriyle içeri sokuldu ve pasını ikinci golü atan Crespo'ya bıraktı. Hernan Jorge Crespo takımının üçüncü, kendisinin ikinci golünü Dudek'in üzerinden aşırtma bir vuruşla ağlara bırakıyordu ve bu ilk yarının da skoruydu: 3-0.
Oyuncular soyunma odalarına gittiler ilk yarının düdüğüyle beraber. Devre arasında ise Liverpool taraftarının gözünde bir ışık vardı, -takımına inanmak- nedir? Bu sorunun cevabını ben bu devre arasında anladım işte. Oyuncular soyunma odasındayken Rafa Benitez onlara ne söyledi daha sonra öğrendik. Ancak onlar tünelden çıkarlarken taraftarı oyuncularına asla yalnız yürümeyeceklerini hatırlatıyorlardı, son nefesle haykırarak, tüyleri diken diken edercesine... İnanmışlardı bu maçın döneceğine. Çünkü takımlarına güveniyorlardı ve inanıyorlardı. Öyle ki Milan taraftarı bile katılıyordu bu şarkıya. Sihirli bir deynek değildi bu, gerçek bir kahramanlığa çıplak gözle tanık oldu o akşam maçı izleyen 70.000 seyirci..
İkinci yarıya Liverpool, Finnan'ın oyundan çıkıp yerine Dietmar Hamann'ın girmesiyle 3-4-3 formasyonuyla başladı. Rafa her türlü riski alıyordu, çünkü taraftarı takımın arkasındaydı artık.. Xabi Alonso'yla gole yaklaştı devrenin başında Kırmızılar. Takım inanılmaz savaşıyordu ve yeni taktik işe yaramış görünüyordu. John Arne Riise'nin ortasına kafayı vuran kaptan Steven Gerrard Kırmızılar'ın ilk golüne imzasını atıyor ve farkı ikiye indiriyordu; 3-1. Kaptanın golden sonra tribünlere yaptığı hareket "maç geliyor" diyordu adeta. Oyuna sonradan giren Vladimir Smicer, kısa süre sonra uzaktan sağ ayağının dışıyla topu sol köşeye gönderiyor ve farkı bire indiriyordu: skor şimdi 3-2'ydi. Smicer'in golünden üç dakika sonra, ver-kaç yaparak cezasahasına giren Gerrard, Gattuso tarafından yere indiriliyor ve penaltıyı kazandırıyordu. Tribünler karışmıştı, böyle bir geri dönüşü en çok umut eden onlardı, haklı çıkmışlardı. Topun gerisine Xabi Alonso geçti.... Kalenin sol altına vurdu Dida kurtardı, ribaunda yetişti ve yere düşerek topu ağlara gönderdi. Evet, olmuştu. Maç 3-0'dan 3-3'e geliyordu. O anın herhangi bir tasviri yoktur. Sanki yıllardır beklediğin, özlediğin sevgilinle buluştuğunda hissettiğin bir duyguydu bu.. Dakika 60'da skorbord bu kez beraberliği gösteriyordu.
90 dakika ve uzatmaların ilk yarısında skorda bir değişiklik yoktu. 120+3'üncü dakika... o tarihi an. Sol kanattan bir orta geliyor. Shevchenko boş pozisyonda kafayı vuruyor, Dudek muhteşem bir refleksle çıkarıyor, dönen top yine Shevchenko'nun önünde kalıyor ve Dudek yine çıkarıyordu! "Evet" diyordu Dudek, "evet, maç bizim". 2 saniye içersinde gerçekleşen bu olaylar dizisi maçın Liverpool'un olduğunu resmen gösteriyordu. Son düdük geldi, kupanın galibini penaltılar belirleyecekti.
Penaltılardan önce Carragher Dudekle tartışır halde, elini kolunu sallamasının bir anlamı vardı, kupayı kazandıracak taktiği veriyordu aslında ona. Dudek, bugun hala mahallede top oynayan çocukların kaleye geçince yaptığı dikkat dağıtıcı hareketle Serginho'nun ilk penaltısını direğe nişanlamasına sebep oluyordu. Karşılıklı penaltı atışları sonunda top günün hayal kırıklığı Andriy Shevchenko'daydı. Dudek kalede bir dev gibi görünüyordu o atış sırasında. Topu Ukraynalı'ya verdi ve kalesine geçti. Rutinini tekrarladı, Shevchenko geliyordu, şutu çekiyordu...ve filmin mutlu sonu; Dudek bu penaltıyı da kurtarıyordu..Kupa 5. kez müzedeydi. Bitmişti, evet maç 3-0'dan dönmüştü. Carragher bir parçası olduğu taraftarla bütünleşmişti, Gerrard ağlıyordu, başı ellerinin arasındaydı ve taraftarı alkışlıyordu.
İstanbul'daki bu zafer, dünya futbolunun unutulmaz anlarına girdi. Çıplak gözle izleyen biri olarak ve bir Liverpool taraftarı olarak kendi ülkemde, büyüdüğüm ve yaşadığım şehirde bu ana tanık olma şerefine, takımımın 5. Şampiyonlar Ligi kupasını müzesine götürüşünü, kaptan Steven Gerrard'ın kupayı o heyecanla kaldırışını görmekten onur duyuyorum. Umarım ki Anfield'a 6. kupayı götüren Final maçını da izleme şansına sahip olurum.
Muhteşem Final maçını özetleyen en güzel video, çift tıklayın tam ekranda keyifle izleyin..:
İkinci yarıya Liverpool, Finnan'ın oyundan çıkıp yerine Dietmar Hamann'ın girmesiyle 3-4-3 formasyonuyla başladı. Rafa her türlü riski alıyordu, çünkü taraftarı takımın arkasındaydı artık.. Xabi Alonso'yla gole yaklaştı devrenin başında Kırmızılar. Takım inanılmaz savaşıyordu ve yeni taktik işe yaramış görünüyordu. John Arne Riise'nin ortasına kafayı vuran kaptan Steven Gerrard Kırmızılar'ın ilk golüne imzasını atıyor ve farkı ikiye indiriyordu; 3-1. Kaptanın golden sonra tribünlere yaptığı hareket "maç geliyor" diyordu adeta. Oyuna sonradan giren Vladimir Smicer, kısa süre sonra uzaktan sağ ayağının dışıyla topu sol köşeye gönderiyor ve farkı bire indiriyordu: skor şimdi 3-2'ydi. Smicer'in golünden üç dakika sonra, ver-kaç yaparak cezasahasına giren Gerrard, Gattuso tarafından yere indiriliyor ve penaltıyı kazandırıyordu. Tribünler karışmıştı, böyle bir geri dönüşü en çok umut eden onlardı, haklı çıkmışlardı. Topun gerisine Xabi Alonso geçti.... Kalenin sol altına vurdu Dida kurtardı, ribaunda yetişti ve yere düşerek topu ağlara gönderdi. Evet, olmuştu. Maç 3-0'dan 3-3'e geliyordu. O anın herhangi bir tasviri yoktur. Sanki yıllardır beklediğin, özlediğin sevgilinle buluştuğunda hissettiğin bir duyguydu bu.. Dakika 60'da skorbord bu kez beraberliği gösteriyordu.
90 dakika ve uzatmaların ilk yarısında skorda bir değişiklik yoktu. 120+3'üncü dakika... o tarihi an. Sol kanattan bir orta geliyor. Shevchenko boş pozisyonda kafayı vuruyor, Dudek muhteşem bir refleksle çıkarıyor, dönen top yine Shevchenko'nun önünde kalıyor ve Dudek yine çıkarıyordu! "Evet" diyordu Dudek, "evet, maç bizim". 2 saniye içersinde gerçekleşen bu olaylar dizisi maçın Liverpool'un olduğunu resmen gösteriyordu. Son düdük geldi, kupanın galibini penaltılar belirleyecekti.
Penaltılardan önce Carragher Dudekle tartışır halde, elini kolunu sallamasının bir anlamı vardı, kupayı kazandıracak taktiği veriyordu aslında ona. Dudek, bugun hala mahallede top oynayan çocukların kaleye geçince yaptığı dikkat dağıtıcı hareketle Serginho'nun ilk penaltısını direğe nişanlamasına sebep oluyordu. Karşılıklı penaltı atışları sonunda top günün hayal kırıklığı Andriy Shevchenko'daydı. Dudek kalede bir dev gibi görünüyordu o atış sırasında. Topu Ukraynalı'ya verdi ve kalesine geçti. Rutinini tekrarladı, Shevchenko geliyordu, şutu çekiyordu...ve filmin mutlu sonu; Dudek bu penaltıyı da kurtarıyordu..Kupa 5. kez müzedeydi. Bitmişti, evet maç 3-0'dan dönmüştü. Carragher bir parçası olduğu taraftarla bütünleşmişti, Gerrard ağlıyordu, başı ellerinin arasındaydı ve taraftarı alkışlıyordu.
İstanbul'daki bu zafer, dünya futbolunun unutulmaz anlarına girdi. Çıplak gözle izleyen biri olarak ve bir Liverpool taraftarı olarak kendi ülkemde, büyüdüğüm ve yaşadığım şehirde bu ana tanık olma şerefine, takımımın 5. Şampiyonlar Ligi kupasını müzesine götürüşünü, kaptan Steven Gerrard'ın kupayı o heyecanla kaldırışını görmekten onur duyuyorum. Umarım ki Anfield'a 6. kupayı götüren Final maçını da izleme şansına sahip olurum.
Muhteşem Final maçını özetleyen en güzel video, çift tıklayın tam ekranda keyifle izleyin..:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder